Ana içeriğe atla

Kur'an'ın Düşünce Yolculuğu "Nazar, Tefekkür, Tedebbür, Tefakkuh, Tezekkür, Taakkul."

Kur'an'da düşünmekle ve aklını kullanmakla ilgili çok çeşitli kavramlar ve çok yoğun teşvikler vardır. Bu kavramlara ve onlarla yapılan teşviklere sadece birer örnek vermek gerekirse, bunlardan biri, bakmak, görmek, gözlemlemek ve gördükleri üzerine düşünmek olan “nazar” kavramıdır. Bu kavramın geçtiği ayetlerden birinde insanlar gözleme dayalı düşünceye şöyle davet edilir: “Peki insanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yaratıldığına bakmazlar mi [bakıp, gördükleri üzerine düşünmezler mi]? (đâşiye/88: 17-20; krş. Tarık/86:5, Abese/80:24, Araf/7: 185). Düşünmek ve düşündükleri üzerine akıl yürüterek, fiziksel alemden metafiziksel aleme, yaratılmış dünyadan Yaratıcısına doğru ilerlemek anlamında kullanılan kavramlardan bir diğeri “tefekkür” kavramındır. Onun kullanıldığı ayetlerden biri şöyledir: "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler.‘Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!' derler” (Al-i İmran/3: 190-191; krş. Rad/13: 3, Nahl/16: 11, 69, Csiye/45: 13).


Düşünmek, düşünürken olayların sadece görünen yüzünü ve o anını değil, geçmişini ve arkaplanını da derinlemesine hesaba katmak, düşündüğünü anlamaya çalışmak, anladığına göre bir tedbir almak gerekiyorsa önlemini almak gibi anlamlarda kullanılan düşünmeyle ilgili bir başka kavram “tedebbür” kavramıdır. Bu kavramın geçtiği ayetlerden biri şudur: “Hala Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı” (Nisa/4: 82). Düşünmek, düşündüğünü iyice kavramak, ayrıntılarıyla idrak etmek, derinlemesine anlamak gibi anlamlarda kullanılan bir başka kavram “tefakkuh” kavramıdır. Bu kavramın geçtiği ayetlerden birinde şöyle buyurulur: "... Gerçekten biz, anlamaya açık bir topluluk için kanıtları birer birer açıkladık” (En'am/6: 98). Düşünmek ve düşündüğünden dersler çıkarıp öğüt almak ve gereğini yapmak anlamındaki bir başka düşünme kavramı "tezekkür”dür. Onun geçtiği örneklerden biri şudur: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor" (Nahl/16: 90; krş. En’am/6: 152, Nur/24: 27).


Bir başka kavram da, düşünmek, aklını kullanmak, düşünceler arasında akıl yürütmek, kanıtlar oluşturmak, düşünce malzemeleri arasında akli bir çelişki veya tutarsızlık olup olmadığı fark edebilmek, düşünme yetisi ve akıl kabiliyetini mantıksal ilkeler ve kurallar çerçevesinde daha sistematik ve incelikli bir biçimde kullanmak anlamında kullanılan “taakkul” kavramıdır. Taakkul kavramının geçtiği şu ayet, örneğin, sözler ve davranışlar arasında çelişki olmaması gerektiğine dikkat çekiyor ve bunu anlayacak kapasitede olmayanları kınıyor: “Siz Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?” (Bakara/2: 44, 77; Al-i İmran/3: 65, 118; Enam/6: 32; Araf/7: 169). Aynı kavramın geçtiği şu ayet de, analojik bir tarzda iki tikelin benzerliğinden hareketle biri hakkında verilen hükmü öbürü hakkında da vermektedir: “İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırip çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar” (Bakara/2: 171; Ankebut/29: 41-43). Kur'an'da düşünme ve aklını iyi kullanma ile ilgili kavramlar ve ayetler bunlarla da sınırlı değildir ve çok daha fazladır: Bununla birlikte, bu örnekler dahi Kur'an'da düşünmeye, tefekkür etmeye, aklını ve mantığını kullanmaya ne kadar önem verildiğini göstermek için yeterlidir. 

İnformel Mantık - Cafer Sadık Yaran

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahlâk-i Adudiyye Şerhi - Taşköprülüzade Ahmed Efendi - Kitap Haritası

 

Tanrı Var Mı - W. David Back / Kitap Haritası

 

Vakit Niyet İstikbal-i Kıble

     "Demirden bir kalem ucu ile, fırtınalar içinde bizi tehdit eden bütün yıldırımları toplamalı. Paratonerler gibi, onları mahvetmek için" diyor Abdülhak Şinasi Hisar. Bu sözü neden dediğini hiç sorgulamadan kendi hâl dünyama göre bir kurgunun içerisine oturtup kullanıyorum, kendime bir motivasyon bir itki elde ediyorum adeta bu sözle.       Sözler insanlara ait bir büyü gibi. Değiştirmeyi amaçlıyan eller gibi kulaklarımızın içinden girip beynimizin ve tüm bedenimizi istila ediyor. Bedenin ne yapmak istediğinin bir önemi yok sadece sözün emri ve hissettirdikleri var. Böyle bir durumda kulaklardaki barikatın çok önemi kalmıyor tabi. Özellikle verilerin böylesine çoşkun bir nehirden aktığı gibi akan bir çağda..       Veriler, duyduklarımız ve gördüklerimiz.. Beynimizin içine dalıp karar mekanizmamızı etkileyen her ne varsa, kaçı bizim kontrolümüzde? Kendimize yedirdiğimiz "kontrol bende" manifesto sözü bile kontrolün bende olmadığın...