Çağın insanı fast-food tüketir gibi kitap tüketince "zihin obezitesine" tutuluyor adeta. Maddi ağırlığın benzeri zihinde yaşanan manevi bir ağırlığa çevriliyor. Tabi bu da kendine zarar soyut bir ağırlık oluşturuyor malasef. Bu yüzden bir kitap okunacağı zaman rastgele seçmenin ötesinde bir tavsiye bile yetmiyor artık. Biraz daha öteye taşıyarak neden tavsiye edildiği hakkında derin bir sorgulamadan geçince okunmasını icab ediyor. Zira insan yediği yemeğin etkisinde kalıp adeta midesine atarak onu hapsetmekten ziyade ona hapsolduğu gibi okuduğu şeyinde mahpusuna dönüyor. Gözle gördüğümüz, kulakla duyduğumuz, burnumuzla kokladığımız ve elle algıladığımız her şeyi hapsettiğimiz gibi, tam tersi şekilde aslında onlara hapsoluyoruz da. Bunların en etkililerinden karar verme mekanizmasının baştacı kitaplar olunca da otobüs yolculuğundaki bir kitap bile önem arz ediyor. Bu kitap obeziteliğinin iki önemli etkisini konuşmak mümkün; birisi çok okumaktan veya çok yorum ve gözlemekten ...
Kâinattan hâlıkını soran bir seyyahın müşahedatıdır. (Şualar 104.sh)