Ana içeriğe atla

Bolca Nokta Koyalım Ki Kolay Anlaşılsın

 Keşke insan filimlerdeki gibi kolayca ölebilseydi. Bu kadar düşüncelere boğulmadan can simidi gibi ölüme sarılmayı yeğlerdi. Gözlerini karartan karanlık değildi aslında. Onu ürküten ileriyi düşünmenin getirdiği belirsizliğin karanlığıydı sadece. Açık açık imtihandı bu. En koyu direnişti bu. Doğru, dürüst, erdemli olmaya direniyordu insan. Pardon bazıları da olmamaya değil mi?. Oysa kimler kimler kaybetmişti yalana karşı. Sokrattan, Bilal-i Habeşe, Ebu Hanife'den, Bediüzzaman'a hepsi doğruya direndikçe karartmaya çalıştılar yalanlarla. Onlar alevi közledikçe su döktüler. Şimdi ben, külleri kaldırmaya gücüm yetmiyor. Evet, dünya dürüstçe yaşanılacak bir yer değildi kuşkusuz. Hiç bir zamanda olmadı. Kimileri yeni tomurcuklanan bir çiçeğin yaşama sevinci gibi umutluydu oysa. Umut yaşamaktı. Ek olarak yaşamak bir zorundalıktı da.

Evet, benim hakkım sükut idi: zira acizim. Bilirim, asarım rağbete şayan değildir. *Münazarat

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahlâk-i Adudiyye Şerhi - Taşköprülüzade Ahmed Efendi - Kitap Haritası

 

Tanrı Var Mı - W. David Back / Kitap Haritası

 

Vakit Niyet İstikbal-i Kıble

     "Demirden bir kalem ucu ile, fırtınalar içinde bizi tehdit eden bütün yıldırımları toplamalı. Paratonerler gibi, onları mahvetmek için" diyor Abdülhak Şinasi Hisar. Bu sözü neden dediğini hiç sorgulamadan kendi hâl dünyama göre bir kurgunun içerisine oturtup kullanıyorum, kendime bir motivasyon bir itki elde ediyorum adeta bu sözle.       Sözler insanlara ait bir büyü gibi. Değiştirmeyi amaçlıyan eller gibi kulaklarımızın içinden girip beynimizin ve tüm bedenimizi istila ediyor. Bedenin ne yapmak istediğinin bir önemi yok sadece sözün emri ve hissettirdikleri var. Böyle bir durumda kulaklardaki barikatın çok önemi kalmıyor tabi. Özellikle verilerin böylesine çoşkun bir nehirden aktığı gibi akan bir çağda..       Veriler, duyduklarımız ve gördüklerimiz.. Beynimizin içine dalıp karar mekanizmamızı etkileyen her ne varsa, kaçı bizim kontrolümüzde? Kendimize yedirdiğimiz "kontrol bende" manifesto sözü bile kontrolün bende olmadığın...