Ana içeriğe atla

Sessizleşiveriyorum

 Büyükler, ne çok konuşmuş, etmiş, yaşamış. Bazen 'hayat' artık iki kelimeyi kaldıramayacak diye korkuyorum. Sessizleşiveriyorum. Gözlerimi konuşturuyorum. Gözlerimi nasıl mı konuşturuyorum? Burun nasıl duyar, kulak nasıl görürse öyle işte. Zihnimin hapsi oluverirken büyüklerin sözleri, ben miyim gardiyan? Onlar mı kestiremiyorum. Saf sevgiyi arıyor insan kokuşmuş sokakları gördükten sonra. Saf sevgiyi, tanıyamadığı büyüklerinde buluyor. Büyüklerinde seçiyor görebilmeyi, sevmeyi. Ellerinden tutuyor onlar. Tutarken ellerinden adeta dünya değilde evrenin köşebucak yollarında buluyor insan kendini. Bitmeyen cümlelerde, sonu gelmeyeceğine inandığı hayatında 'onlar'
oluveriyor anlık nefesleri.. Velhasıl "Dinleyen söyleyenden daha iyi anlar".

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahlâk-i Adudiyye Şerhi - Taşköprülüzade Ahmed Efendi - Kitap Haritası

 

Tanrı Var Mı - W. David Back / Kitap Haritası

 

Vakit Niyet İstikbal-i Kıble

     "Demirden bir kalem ucu ile, fırtınalar içinde bizi tehdit eden bütün yıldırımları toplamalı. Paratonerler gibi, onları mahvetmek için" diyor Abdülhak Şinasi Hisar. Bu sözü neden dediğini hiç sorgulamadan kendi hâl dünyama göre bir kurgunun içerisine oturtup kullanıyorum, kendime bir motivasyon bir itki elde ediyorum adeta bu sözle.       Sözler insanlara ait bir büyü gibi. Değiştirmeyi amaçlıyan eller gibi kulaklarımızın içinden girip beynimizin ve tüm bedenimizi istila ediyor. Bedenin ne yapmak istediğinin bir önemi yok sadece sözün emri ve hissettirdikleri var. Böyle bir durumda kulaklardaki barikatın çok önemi kalmıyor tabi. Özellikle verilerin böylesine çoşkun bir nehirden aktığı gibi akan bir çağda..       Veriler, duyduklarımız ve gördüklerimiz.. Beynimizin içine dalıp karar mekanizmamızı etkileyen her ne varsa, kaçı bizim kontrolümüzde? Kendimize yedirdiğimiz "kontrol bende" manifesto sözü bile kontrolün bende olmadığın...