Ana içeriğe atla

İnsanın Görünmeyen Hapishanesi Benlik

    "Kibir! İçinde bulunduğumuz yüzyılın karakteristik özelliği ve özel bir hastalığı sanki bu?"

    Sivastopol, Lev Tolstoy

    Tolstoy yüzyılını değerlendirirken böyle bir tespit yapar. Yüzyıl öncesinden. Şimdi ise durum değişmekten öte çeşitlenmiş, çığ gibi büyümüş, renk renk farklılıklara bölünmüş. 

    Temelden ilerlemek gerekirse kibir, sadece insanın egosunu ifade etmez egosunun derecesinin bir bölümünü özellikle de büyütülmüş ego kısmını ifade eder. Tam tersini ise aşırı tevazu(tabasbus) diyebileceğimiz azaltılmış bir derecede yaşanan egoya karşılık gelir. Yerine göre kibirlenmek ve tevazu gerekirken, çoğunlukla bir dengede götürüp orta derece bir ego bizi hayatı istikamette yaşama adına verimli hale getirecektir. Zira kötü birine veya duruma tevazu göstermek kötülüğü arttırırken, iyi birine ve duruma karşı da kibir göstermek iyiliği azaltabilir. 

    Meselenin temelinde ego ve ilerleyen boyutlarından da egonun katmanları, dereceleri var derken şimdi de bunların yansımasına bakalım; kibir birbirine karşı üstünlük sağlama güdüsünden beslenirken araçları değişkendir. Çoğu zaman para ve paranın getirileri ev, araba, eşyalar bu üstünlüğü sağlama adına kullanırken kimi zamanda güzel bir bedene ve yüze sahip olma, güzel konuşma, iyi bir yeteneğe sahip olma gibi şeylerde bu araçlar arasına girmekte. Tüm bu araçları toplumun her kesiminde hemen hemen değil her yaşta görebilmekteyiz; çocukluk çağında daha iyi ve büyük oyuncaklara sahip olma yada yarışmalarda ileri sıralarda yer alma varken genç yaşlarda birileriyle bedenen kavga, zihnen yarışma, laf sokma, beden güzelliğini sergileme. Yetişken yaşlarda iyi bir gelire sahip olma, marka bir arabaya sahip olma, evinin büyüklüğü, makyaj, kıyafet ve marka takıntılığı. Bir evlat sahibi olunduğunda onun başarılarıyla övünme, onun geleceğini tayin etme. Emeklilik çağında ise her şeyin en doğrusunu bilme, asla yanılmama tarzında egonun şişirilerek kibrin yansımasını gördüğümüzü söylesek yanlış söylemiş olmayız. 

    Burda bir vaka olarak sosyal medya üzerinde bu durumun malasef kabus derecesinde tesbitini yapmak mümkün. Özellikle zerafet ve lüks düşkünlüğü üzerinden kendini yükselteceğine inanma; başkalarının ulaşamadığı şeyler üzerinde hakim olmanın diğer insanlar üzerinde de hakimiyet kuracağı anlamında bilinçaltının ister farkedilsin ister edilmesinin yansımaları kendini göstermektedir. 

    Bir insana ideal, vasat, normal olanın doygunluğunun verdiği gereksinim ve ihtiyaç yeterliyken fazla fazla çabalara girilmesi insanın kendi benliği üzerindeki hakimiyetsizliğini göstermektedir. Zira bizce kişinin, kendi egosunu yönetememesi çağa göre kibri veya zıttını doğurmaktadır. İnsanın kendinin hiçliğine inandığı mistik yıllardada bahsedilen durumun tam tersi yaşanarak aşırı tevazudan yok olmasına karşılık gelen tembelliği görmekteyiz. Kibir ise tam zıttını ifade ederek aşırı ve yıpratıcı bir çalışma doğurmakta. KİBİR, BU ANLAMDA KİŞİNİN KENDİSİNİ SÖMÜRMESİ DİYEBİLİRİZ. Hatta kişinin kendini sömürerek tüketmesine de kibir denebilir. Bir insanın işkolik olma düzeyinde vaktini değerlendirmesi yada başıboş hiçbir şey yapmadan yada verimsiz şeyler yaparaktan yaşaması bu sömürüyü tatbik ettiğine işaret olacaktır. 

    Kişinin kendisini bir birey olarak temellendirme yapmadan inşa edilen eğitim ve aile sistemi kişiyi anlamsızlığa ve değersizliğe götürürken kişi kendisini değerlendirme adına önüne gelene yapışır ve benliğini ona göre inşa eder. Böylelikle hayatının en önemli gayesi o yapıştığı şeyler olur. Kimine göre makam, mevki, çoğunluğu elde etme, zerafet ve gücün farklı göstergeleridir yapışılan. Oysa hayatı böyle bir temellendirme ve anlamlandırma yapmak zorunda olduğumuza dair elimizde HİÇBİR VERİ YOKTUR. 

    Ego, anlam ve değer üçgenine dönüşmüş bu yazıdan yer yer egodan ayrılsak da haksız değiliz. Zira egonun mahiyeti meçhul bir muamma oluşu devam ederken, kullanımı açısından varlığını oluşturan ve biçimlendiren olsa olsa kişinin hayatında belirlediği anlam ve değer dünyasıdır. Yani sen neyi anlamlandırıyorsun ve ona göre değerlendiriyorsun, değerliyorsun? Bu soruların cevapları benliğin kullanım anahtarı iken benliğe giydirilen kıyafet de bu sorunların cevaplarını anlamada bir yol açıyor. Bu döngüsel şemayı akıl-nakil(haber) dengesinde gördüğümüz gibi şimdide ego-anlam-değer döngüsünde de görmekteyiz. Keşfedilen bazı hakikatlerin döngüselleği boşuna bir denk gelme değildir.

    Şimdi insan aklında kalan egonun ideal seviyesi hakkında konuşmaya gerek var. İdeal derece tersten bir mantıkla kibir ve aşırı tevazudan uzak kalmakla oluşacağı gibi kendimizinde oluşturması gereken bazı noktalar elbette mevcut. Özellikle kişinin fiil öncesi düşüncesini sorgulamakla oluşturacağı eylemleri, onun için önemlidir. Kişinin verdiği aman ya boşver kararnamesi çağın hakim yanlış fikirlerini yaptırtacak ve sonucunda kendini sömürmesine yol açaraka kibre mübtela kılacaktır. Daha detaylı önemli bir kullanım önerisini "Ene Risalesi" adlı Said Nursi'nin eserine bakılmalıdır. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahlâk-i Adudiyye Şerhi - Taşköprülüzade Ahmed Efendi - Kitap Haritası

 

Kesinlikle Üzerine - Kitap Tahlili

 

Tanrı Var Mı - W. David Back / Kitap Haritası