Evet dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Ta ki ahiret hayatının varlığına iman edene kadar. Evet ahirete iman edene kadar. Bir farenin sonsuza kadar koşsa da aynı yerde kalacağı bir parkurdur dünya hayatı. Hayvanlar için bu pek anlam ifade etmez çünkü onlar farkına varmanın farkına varamamışlardır. Oysa insan için öyle mi? Farkına varabilecek bir zihin, bu farkı değiştirebilecek bir kalbi vardır insanın. Mesele de buradadır zaten. Zihni ve kalbi nasıl tanımlarsak ona göre yaşamamızdadır. Tüm mesele, bazı kavramların hakkını verememektedir. Günlük hayatta doğru tanımlanamamış kavramlar, kelebek etkisi gibi tüm dünyayı nefrete, zalimliğe yönlendirir.
İşte squid game tüm bu çatışmanın mizahi bir resmi gibidir. Ne kadar mizahi ise o kadar da üzücü aslında. Ne kadar bize garip gelsede o kadar da sıradan aslında. Ne kadar unuttuğumuzu hissetsekte o kadar an be an önümüzde olanların hikayesi.
Bence dizi insanın kendi yapısı yönünden incelenebilir. İnsanın kendini yanlış yönlendirip sapıtması yönünden.
İnsana yönelik bir alıntı yapalım; "İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acip ve lâtif bir mizaç ile yaratılmıştır. O mizaç yüzünden, insanda çeşit çeşit meyiller, arzular meydana gelmiştir. Meselâ, insan, en müntehap(seçilmiş) şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, ziynetli şeyleri arzu eder, insaniyete lâyık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister.
Fakat insandaki kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye, kuvve-i akliye Sâni tarafından tahdit edilmediğinden ve insanın cüz-ü ihtiyarîsiyle terakkîsini temin etmek için bu kuvvetler başıboş bırakıldığından, muamelâtta zulüm ve tecavüzler vukua gelir.
Meselâ,
kuvve-i akliye, hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faideli istikameti kaybetse, ifrat veya tefritle muzır bir cerbezeye ve belâlı bir belâhete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker.
Ve
kuvve-i gadabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takip etmezse, ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer, istikameti kaybetmesinin, hatâsının cezası olarak daimî vicdanî bir azabı çeker.
Ve insandaki
kuvve-i şeheviye selâmetli istikameti ve iffeti zâyi etse, ifratla musibetli, rezaletli fücûra, fuhşa ve tefritle humûda, yani nimetlerdeki zevk ve lezzetten mahrum düşer ve o mânevî hastalığın azabını çeker.
İşte bunlara kıyasen, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyede, bütün yollarında istikamet en faideli ve kolay ve kısadır. Ve sırat-ı müstakîmi kaybedilse, o yollar pek belâlı ve uzun ve zararlı olur."
Evet her rekat namazlarda okunan Fatiha suresinde hep aynı duayı ederiz aslında. Allahım bizi "Bizi dosdoğru yola ilet". İlet ki insanların hakkını yemeyelim, ilet ki kimseye zulmetmeyip adaleti tesis etmeye çalışalım. Aynı evin içinde yaşayan birbirinden uzak bir aile de olmayalım. Sınıfsal eşitsizlik içinde paraya müptela olup kendinden başkasını düşünmeyen insanlar gibi bir topluluk da olmayalım.
Birilerinin sınırsız eğlence düşkünlüğü birilerinin sınırsız mutsuzluğunu tesis etmesin. Birilerinin yokmuş gibi yaşadığı olumsuzluklar, var olduğunu en acı şekilde hissettiğimizde akla gelmesin.
Evet yüzyıllar geçse de firavunun yolu kapanmadığı gibi Musaların yolu da kapanmadı. Allah'a emanet.
Alıntıları yeri; http://www.erisale.com/#content.tr.6.194
http://www.erisale.com/#content.tr.4.757
Yorumlar
Yorum Gönder