Ana içeriğe atla

A-Günlükleri

15.10.2022
Lüleburgazdayım. İnanmak istenene, inanmakla başlar insanın kendini aldatması. Güzelin hayalidir aslında 'anı' güzelleştiren. 'Anı' beğenmemenin itirafı olur beğenilecek bir dünya oluşturmaya çalışmak. Oysa şu 'anı' güzel olarak adlandırırsak güzel oluverecektir her şey. Zaten yıllar geçtikçe, hayallerin suya düşmesiyle gerçekleşen; elimizde kalan da bu değil midir? Her 'anı' güzel kabul etmekten başka çaremizin olmadığı.. O zaman vakit kaybetmeye ne gerek var? Şimdiden başlayalım.

16.10.2023

"Aslolan olgular değil yorumlardır."

Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
"Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür. güzel düşünen hayatından lezzet alır.. "
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
İki sözün ortaklaşa durduğu nokta; "niyet" olarak adlandırılabilir. Aynı duruma bakan insanları görüş ayrılığına sokan, bakış açısından önce niyettir. Niyetin yönü nasılsa olay da öyle yorumlanıp-sonuçlandırılır. Niyet>Düşünce>Yorum>İyi veya Kötü. Buraya kadar dış dünyaya yapılacak yorum ve çıkarılacak sonuç üzerine konuştuğumuz gibi iç dünyaya olan; "kendimiz" hakkında yorum ve sonuçlarda olmaktadır. İşte burada kişinin kendini inşası yer almaktadır. Kişi, kendini dış bir göz olarak tanıma ve yorumlama merakı içindedir. Böylelikle kendini değiştirme faaliyetinde bulur her daim. Ama kendini tam anlamıyla tanımadığı için kararsız kalmaktadır. İşte bu durumda kendini niyet ve yorumla inşa etmelidir. Burada da kendinin ne olduğu önemli değildir. Çünkü ne olacağına evrilecektir. Neye evrilmek isteriz? Yaklaşık elli ranzalı bir odadayız. Çoğu kişinin karamsar bakış açısıyla mecburen yaşayacağımız günlere hazırlanmaktayız. Bir mecburiyetin aşılmayacak duygu dağlarındayız; ıssız ve soğuk. Doğan güneş $179.

17.10.2023
Bilmenin efendiliği. Aynı konu üzerine çalışanlar arasında konu üzerindeki bilgi seviyesi farklılığı, fazla olanı az olana efendi yapar. Efendi olan diğerini yönetir-yönlendirir. Yönetim sahibi olmak, ahmak ve beceriksizi kibirli yaparken zeki ve becerikliyi izzetli yapar. İzzet ise karşısındakini kırmadan, yaralamadan yönetmedir. Kibir ise bir insanın bir insana en fazla zarar verecek duygusudur. Kibrin cezası kin duyulmaktır. Kin ise tüm saldırı türlerinin ani ve seçimsiz fırlamasına sebep olabilir. Aynı şeylerin tekrarıdır zihni körleştiren. Zihni körlük yok olmak değilse de yok olmaya mahkumlaşmış sıradanlıktır. Yaşamaya mahkum yaratılırız ama mahkum gibi yaşamamak elimizdedir. Bu yüzden elimizde olan kudretten öte iradedir, irade sahibi olmak seçimleri doğurur. Günler geçer, durmadan bir şeyleri tanımlar dururuz. Tanımları anlam havuzuna doldurur boğulmadan yüzmeye çalışırız. İşimize yarayan bir fikir, can simidi oluverir; hayata tutunuruz. Tutunmak yetmez bir süre sonra anlamsızlık, sıradanlık, sıkılganlık, abesiyet dalgaları hucüma başlar. Yaşama tutunmanın yaşamaktan daha da zorlaştığını düşünürüz. Artık ya rüzgarın dinmesini bekleriz çaresizce ya da serçe kuşu misali gelişip dalgaların arasında sörfe dalmayı.
19.10.2022
İnsanın yaşayabilme ihtiyacı çoğu zaman konuşabilme ihtiyacına evriliyor. Zamanı değilse de; söylemek istediklerimizi yapmak istediklerimizi duymak istediklerimizi durdurup düşünebilsek, neyim, nasılım, ne olacağım deyip sorabilsek. Bugün bir daha doğanın eşsiz güzelliğine tanık olup, insanların eşsiz sıkıcılığına mecbur kaldım. Şüphesiz doğa bir insan olsaydı peygamber olurdu, kitap olsaydı kutsal kitap. Çoğunlukta samimiyet aranmaz. ADALETİN OLMADIĞI YERDE SUÇ EMİRDİR...
20.10.2022
Varoluşa dair en ağır ihanet var olduğunu unutabilmek olmalı. Çünkü insanın ilk olarak kazandığı özellik; varlık olmasıdır, var olduğunu hissedebilmesidir, var olması ona verilen, onun alabildiği tek şeydir aslında. Diğer özellikleri varlığını kullanışlı kılan ve yücelten şeylerdir. Bu yüzden her şeyden önce varoluşa dair adlandırma, tanımlama veya anlamlandırma önce gelecektir. Önce geldiği ve tohum olduğu için en önemlisidir de. İyi olmak bile var olmanın ardından gelen bir özelliktir. Aslolan iyi olmak değildir. Varlık; isim, iyilik; sıfat olması hasebiyle isim olmadan sıfat söz konusu olamaz. Yani varlık yoksa, daha doğrusu varlığa dair bir tanımlamamız ve anlamlandırmamız yoksa, isim yoktur; isim yoksa sıfatta yoktur. Bu haliyle iyi olmak görünüşte dünyanın en iyi niteliği görünebilir ama en önemlisi değildir, en önemli olan ve olacak; varlığa karşı duruşumuzdur. Bir diğer faktör; iyi olmanın değerli olmasının altında diğer insanların menfaati yatar çoğu zaman. İyi olmak bu anlamda diğer insanlara hizmet etmektir. Diğer insanlara hizmet, diğerlerini düşünmek kendinden uzaklaşmak olacağından bizi bizden uzaklaştırabilir. İnsanın ailesine ihaneti ondan uzaklaşması olduğu gibi kendinden uzaklaşması da bir küçük ihanet olmaz mı hiç? Sonuç olarak; kendinle muhattabiyet zorunlu ve var olduğu inkar edilemez bir olgudur. Öyleyse kendimizi tanımalı ve en önemli görev olarak bunu görmeli. Bunu yapamazsak en ağır ihaneti yaşadığımızı, yaşıyor olduğumuzu bilmeliyiz. Ek olarak; insan, var oluşu inkar edemez ama yok sayabilir yani sadece varsayabilir. Ve çoğu insan da bu varsayımın içinde yaşamaktadır. Bu yokluk varsayımı malasef artık anne kucağından daha sıcak geliyor nedense. Oysa insanın yokluğu sıradanlığındadır. Sıradanlaşma aynılaşmadır. Aynılaşma farklı yapıdaki varlıklar için yok olmadır. "Şaşıracağını bilmek, şaşırmaya engel olmuyor." H.A. Hayat, yaşanabilir olmadan bilinemez. Yaşanabilmek yaşarken bilmekle alakalıdır. Yani yaşamadan bilemezdik, bilmeden de yaşayamayız. :)
22.10.2022
Zorluklar, azalarak değil alışarak kolaylaşırmış. Burdan sonra ne yapacağım? Ya da ne yapmam gerekiyor? Kafamın içinde bir sürü soru değil bir sürü cevap var. Ama hangisinin doğru olduğu belirsiz. Ve en kötüsü de belirli olmayacak. Zorluklara karşı direncimiz hayata bakışımızı etkiliyor. Dirençsizlik hayatın kötü bir makyajı, adeta suça tahrik gücü. Dirençse tam tersi. Yazılmayınca eksilmiyor düşünceler, yol bulmuyor fikirler..
23.10.2022
Pazar günü. Kendi başımıza bırakılmışlığın verdiği özgürlüğün tadıyla gözlerimizden neşe akıyor. Yaklaşık sekiz gündür kitap okuyamıyorum. Zihnime yeni fikirler veya yorumlar gelmiyor. Gayri zihni hasılam epey düştü. Kitap okumamanın bu kadar körleştirebileceğine ilk defa tanık oluyorum. İnsanların iktidar kurma arzusu; kişisel olarak bir kıyaslama yarışına, toplumsal olarak da savaşa dönüşüyor. Kimi zaman kaba kuvvetle kimi zaman tatlı dille de olsa iktidar güdüsü insanın damarlarında geziyor. Kaba kuvvet cesaretimize, tatlı dil esaretimize sebep oluyor. İktidarını dışarıya kuramayan bedeniyle tatmin olmaya kalkıyor. Bedenin iktidarında olmak istiyor. Bedeni değişikliğin bir nedeni de bu olsa gerek; dövmeler, jiletler, sağına soluna bir şeyler takmak. Kısacası değişikliğe uğratmak, yönetebilmek. İnsan, olmaktan öte olabildiği kişiliktir. "İnsan, sınır sahibi olabilen varlıktır." Bütün yollar tek çizgi olsa da hiçbiri aynı yere çıkmaz. Bütün çizgiler harflerin yatağı, seslerin tuzağındadır. Akıl ancak bu tuzağın farkına varabilir, düşünce de/düşününce de kurtulabilir. Sevgi merdivenleri kurulmadan insaf evi kurulmaz. İnsaf evinde kişiler değil toplumlar yaşar. Kelimelerin hapishanesinde kalırız sabah akşam.. Cümleden bir kelepçe ruhumuzu ele geçirir.
25.10.2022
Hayat çoğu zaman kostümlerimizi giyip kuklalaştığımız bir tiyatro. Kuklayız çünkü her saatimizi toplumsal güdünün istediklerine göre planlıyoruz. Farklı şeyler üzerine düşünmek şöyle dursun yaptığımız şey üzerine bile neden diye düşünemiyoruz. Güdülenmenin getirdiği düşünememe kolaylığının hazzı hapsediyor bizleri. Tiyatrodayız çünkü kendimizi tanımadan, olmak istediğimiz bir tasavvurun içinde yaşamak istiyoruz. Herkesin belirli sıfatları kostümleştirtiği bu tiyatronun kıyafetleri yırtık ve pırtık oysa; güçlü görünmek, güzel görünmek, karizma görünmek, biliyor görünmek. Hep görünmenin telaşesi, hiçbir zaman olmanın gayreti yok. Yollar çiziyorum kaşlarına Gözlerin haritam oluyor Bir pusula elime geçiyor Zihnimdeki tüm yönler siliniyor Yolda gölgeler gözüküyor Bedenler ise buharlaşıyor Elleerimde nem kalıyor Ellerin ellerime kavuşmuyor İnsan, merdiveni adımlar. Onun bu hareketi izdüşümüdür. Adım; durmaya, hareketsizliğe, yokluğa bir isyandır aynı zamanda. O yüzden yok olmamak adına adım atmalı, adımlamalı. Adlandırıp, adı koyup, ilerlemeli.. Durmaya yani yok olmaya isyan etmeli.
29.10.2022
Sıfatlara boğuyoruz insanları... Tanıma çabası üzerimize ağır geliyor. Önyargısal tenbellik kaplıyor zihnimizi. Ve sonra görünmez bir duvar yada ölçülemez uzaklıklar dibimizdeki insanlara. Ardından küçük bir kıpırtının kavgası eşlik ediyor, nedensizce. Hayali tanışmaların, hayali tartışmaları ya da kötü iletişimin acı faturası..
31.10.2022Toplumun öksüz ve tutarsız yapılanması yani yapılar ve topluluklar arası kargaşayı doğuruyor. Birlikte olmanın getireceği gücün önüne geçiyor. Ayrıca özellikle birbirine feda etmekten başlayan, zamanını bir toplumun sosyolojik sağlığı için harcayanalar bu harcamayı sarfettikleri bireyleri tanıdıkça kolaylaşarak fedakar olabilirler. Özellikle o bireyler iyi ve yararlı kişiliğe sahipse; yoksa bir grubun içinde suçlular veya yaramaz insanlarla masum ve uslu insanlar birlikteyse; Masum insanlar neden suçlular için fedakarlık yapsın? Bu açık bir mantıksal tutarsızlık olacak. Özellikle bir askeri birlikte suçlular ve masumlar aynı yerdeyse ve masumlar suçluların yerine ceza çekiyorsa. Masumun, fedakarlık yapmasını kim bekleyebilir? Veya ne için fedakarlık yapacaktır, suçlular daha fazla suç işlesin diye mi? İnsanların birbirine bağlılığını birbirine zarar vermeden sağlanabilir. Zarar veya menfaat dengesi bizi birbirimizden uzaklaştırırken fayda ve yarar yakınlaştırır. Bu öyle bir faydadır ki derecesi birbiri uğruna ölmek noktasına kadar çıkabilir.
03.11.2022Doradayım.
04.11.2022Bir zincir asla onu oluşturan boğumlarından güçlü olamaz. Bir topluluk da bireylerin kalitesinden öte olamaz. O yüzden iyilik derecesi çoğalsa da o topluluk iyi olamaz. İyi insanlar; yani menfaatini, kişisel egosunu empati yapıp yenen insanlardır. Yoksa bir merdivenden akan su gibi kendinden sonrakileri ilgilendirmese de kötülük yayılıp gider.

7.11.2022En büyük korkuları, en büyük cesaretler perdeliyor. Ve en çirkin yüzlerin mihveri oluyor cesaret. Yanakları patatesten, domatese evrilen; gözleri uydu gibi açılan, salyalarını saçıp duran megalomanların karargahı oluyor; kinle, öfkeyle dolu cesaret.Tüysüz bir kedi gibi sevgi dallarının asla uzamadığı gözlere değmekten öteye geçemeyen varlıklar.İnsanları tanıdıkça insana öz olan duygu ve özelliklerin olmadığı bilakis hislerin yeşerdiğini görüyorum. Şimdi bu varlıklara insan mı demeliyim? Ha-ha. Güldürmeyin lütfen. Balçıkla bulanmış bir budala taş yığının görevini hangi varlık olsa elbette daha iyi yapardı. Bu yüzden kaçınmalıyız insana insan demekten. -Bugün hala kitaplarımı alamasamda elimde başkalarından kitap geçti. Yaklaşık yirmibeş günlük kitap hasreti sone erdi. Çok kitap okumak değil, değişkenlik yaşayarak kitap okumaktır olması gereken. -Çoğu zaman kendi oluşturduğumuz bir dünyada yaşıyoruz. Dışarısı için asla bir anlam ifade etmeyecek bir dünya. Kıymetlendirmeye çalıştığımız ama kıymetlenmeyen bir dünya.
9.11.2022
Çorludayım. 
12.11.2022
İlk çarşı izni. (Şu kelimeyi bilgisayara aktarırken o zamana gidip heyecanı tekrar yaşıyorum.)İnsanın iyilik ve kötülük derecesini yararı veya zararına bağlaması ne kadar doğrudur? İyiliğin arkasına saklanan menfaatlerimiz. İyi olmaktan ötedir her zaman. İyilik çıkar gözetmeksizin yapılacak birine karşı fayda vermektir. Mutlak eleştirmemezlik mutlak empati yoksunluğu bina etmektedir. 
15.11.2022
Göz sadece kendini, göremez. İnsanın en iyi eleştirisi dolayısıyla dışardan bir gözle olmalı. İyi olmak, yargılamadan anlamaya çalışmak, yapılan en zor iş ve en az iş, zamanımızda. 

19.11.2022Bu aralar dışarıya kapalı bir o kadar da içimdeyim. Ne cümlelerimin sonunu getirebiliyorum ne de aklımdan geçenleri, yalnız olmaya tapulu kaldım. Kuyuya taş atılıp asla su sesi duyulmayan bir durumdayım. Beni tek dinleyen yine kendim. Her an Allah'ın hikmet havuzundan su bekleyen bir balık gibi susuyorum ve bekliyorum. Zihnim bazen bulunduğum ortamın çok ötesine kaçarken, anın yabancılığı çarpıyor. Sanki daha öncesi hiç yaşanmamış gibi hissediyorum. Ben nerdeyim, nerdeydim.
27.11.2022
Günler kum misali olsa da Kalelerin duvarını kaplıyorlarZaman, bir camın şekline esaretBize kalansa anılarıHerbir basamakta maskelerle karşılaşıyorum. Bazen ne olduğunu bazen ne olduğumu kestiremiyorum.Yazmakta ve anlatmakta zorlanır oldum. Korkarım onlardan biri olmaktan. Çarkın bir dişlisi yada dediklerini sıkılmadan tekrarlayan bir papağan. Bu tiyatrodaki rolüm değil.
3.12.2022Uzun zamandır yazamıyorum. Aklıma güzel şeyler gelse de ne yazmaya müsaitim ne de o heyecanı içimde bulup defter kuleme yapışabiliyorum. Son günlerde bilim-kurgu kitapları okuyorum. İlkel yönetim tarzlarının üst düzey teknolojiyle modifiye edilmiş şekli anlatılan. Yaşanılan anlaşmazlıklar kavgalar, amaçlar bilim-kurgu olunca bile hala aynı. Bilim-kurgu deyince; yaşanılan ortamların teknoloji açısından gelişmişliği ne kadar bizi içine çeken bir macera oluşturabilir. İnsan hissiyatlarının ve amaçlarının bir değişimi en azından teknolojik aletler gibi bir değişimini neden yaşamıyoruz daha da derini yaşamayı tasavvur bile edemiyoruz. Yine de vakti değerli geçirme adına bu kitapların bazıları oldukça verimli. Bu arada Kyk Yurt Personel alımı sözlü mülakatına katılamadım. Katılsam geçer miydim orası da belli değil ama bir denesem kötü olmazdı. Yaban/Yakup Kadri'nin kitabını okudum. Yüzyıl geçmesine rağmen köylü demeyeyim de salt menfaat-zevk amacıyla yaşayan insan ile zihin kurgusunu zenginleştiren insan arasındaki fark, anlaşmama, birbirini iğreti bulma devam ediyor. Roman edebi yazılış doğrultusunda güzel kelime dizimleriyle oluşturulması dikkatimi çeken en önemli özelliğiydi. İnsanların fırtınalı çölünden uzaklaşmaya çalışan bir insan daha fazla kuma boğulması nasıl bir paradokstur? İnsandan kaçarken insana yakalanmak. Zincirimizin en sert halkası kendi benliğimizi kıpırtatmayacak şekilde bağlandığımız toplum. Bu öyle bir zincir ki görünmez ama sert ve bir o kadar da emredici-yönlendirici. Burdayken olmak istediğim tek yer yalnız başıma kalabilmek, şartlarım çok iyi olmasına gerek yok. Yalnızlık en iyi şart oluyor zaten. 
11.12.2022İletişim preblemlerimizin başını birbirini anlamak için değil cevap vermek için dinleyişimiz çekiyor. Karşımızdakine değer vermeyince ne söylerse söylesin doğru bir şeyler gelmeyeceğine odaklanıp algılarımızı kapatıyoruz. Empati yapabilmek şöyle dursun kendimizin hangi pozisyonda durduğumuzu bile sorgulamadığımız için bilmiyoruz. Hal böyle olunca ne birlik köprüleri kuruluyor ne de sevgi bağları. Gözleri sevgisizlik bağıyla bağlanmış bir toplumun körebesinde oyunlar tatsız sonla biter. Bitevi kalan duygular da hesapsız kalmış doğruları keşfedemez. İnsanları anlamaya çalışmamalıyım kendimi anlamaya çalışmalıyım. İnsanları anlamaya çalışmak beni onlara köleleştirirken, kendimi anlamaya çalışmak özgürleştiriyor. Hangi şartlar altında(zor şartlar) olursak olalım ben buyum, dediğimiz an motive olabiliriz. Ve insanlardan çekinmeye, horlamaya gerek kalmadan kendi "iyi" olacak kişiliğimizin gölgesinde istirahat edebiliriz. Yoksa birilerini anlamaya çalışmak bazen de onlara karşı tereddütsüz itaate götüren zifiri karanlık bir yola götürüyor. Kendini keşfediş Allah'la olan bağları güçlendirip daha sıkı bir tevekküle daha tahkiki bir imana vesile oluyor. Böylelikle arkasında Allah'ın varlığını güçlü bir şekilde hisseden insan psikolojik sıkıntılardan da uzak duracaktır. Çünki en büyük doktor ve şifacı şüphesiz Allah'tır.
17. 12.2022 Korku kadar yaygın bir hastalık olabilir mi? Bu öyle bir salgın ki bulaşıcılığı bile nefesden daha hızlı geçiciliğe sahip. Küçük bir bakış, mimik ve ses tonu bile bulaştırabilir. Böylelikle zor bir düşman gibi gözükse de küçük bir iradeyle bile yenilebilir aslında. Yani kontrol edilebildiği an yönetilebilir olur. Korku örümcek ağı gibi en uçtan en alta kadar düzenli bir sistem oluşturur küçük topluluklarda. Bu sistemin yada topluluğun içindeysek sistemin hapsi olmanın yolu 'korkmamız' olacaktır. Hapisten kaçış da korkmamakla başlar. Özgürlük ise korkuyu yöneterek ilerler. Korkuya karşı en iyi antidepresan özgüven olacaktır. Özgüveni nasıl besleriz diye düşünecek olursak ben, güç, sahip olma, beğeni gibi güdülerden beslenemiyorum. Ben sadece Yaratıcıyla olan bağımla ve O'nu bilmem ve tanımamla besleniyorum. 
20.12.2022Narsist insanların problemleri paradoksaldır, göründüğünün aksine. Ne kadar kendilerine bağımlı ve itaatkar gözükselerde, devamlı dışarıya kendini ispat çabası ve kendini gösterme gereği diğer insanlarsız olamaz. İşte böylelikle diğerlerine bağlanır. Kendilerine bağımlı olmaları bir anlam ifade etmez. Onlar için kendileri, benlikleri sensiz olamaz. O yüzden narsist birey, sen veya karşısındaki olmadan yapamaz. Kendini ispatlayamaz, değerli göstermeden duramaz. 
31.12.2022 Hastayım, yaklaşık bir haftadır. Dişimi çektireceğim, ağır acılar ağır koşullar. Buraya gelene kadar tımarhaneye düşseymişim diyorum bazen. Yine şeytanın ispatının insan olduğu kişilerle yaşıyoruz. 
15.01.2023 Anlaşmak, iki kişi arasında anlamın paylaşılmasıdır. Her paylaşım bir nebze merhamet gerektirir. Merhametin buradaki payı; anlamak istemek iradesinin kullanılmasındadır. Anlamsızlığı bu anlamda merhamet köprüsü geçirebilir insanda. Kişiler arası durum böyleyken kişinin kendi dünyasında anlam ilişkisi tek düzeyde olmayabilir. Kişi anlamsız bulduğu bir anlamı bile anlamlandıramadan yaşayamaz. Anlamsızlığı anlamak her şeyi anlamak olacaktır. Yokluğu anlamak da varlığı anlamanın olacağı gibi. Anlamsızlık ademdir, yokluktur. O yüzden anlamsızlık yoktur. O yüzden.. Anlamak zorunda olmadığımız gibi yokluğu deneyimlemek zorunda da değiliz. 
04.02.2023 Yeni koğuşlardayız, sıcağın tadına varıyoruz. Belki de bütün kıssaların ortak noktaları ve vurgusu elinde olmayan veya değiştirme gücünü aşmış olaylar karşısında teslimiyeti mutlak olarak inşa etmektir. Balığın karnında, hastalıkta veya çocuğunu kurban etmen gerektiğinde. Dolaylı anlamda teslim olmak umutsuzluğun ilacıdır, ortadan kaldıranıdır. Aynı zamanda umutsuzluk çoğunlukla başkaları gibi olmayı hayal edip olamama olduğundan kendinden uzaklaşmadır. Sen sen ol, içindeki cevherin Yaratıcılığıyla olan bir bağı olduğu için umutsuz olma. Şehrinin sokaklarını betonlar kaplasa da... 
05.03.2023 Uzun zamandır yazamıyorum, yazmıyorum. Günlerin çabuk geçeceğine inanaraktan geçiştirmişim hep. Peşimi bırakmayan bir sıkıntı en azından rahatlatır amacıyla yazmaya tekrar geri döndürdü.
06.04.2023 Askerlik bitti. Çorlu otogarının oradaki camide oturuyorum. Eskişehir'den gelecek arkadaşları bekliyorum. Saat 10:45. Uzun süre yazma disiplinimi ve isteğimi kaybetmiş olduğumdan yazamadım. Tekrar bu konuda eskiye dönebilmem için beynimin duruluğu ve ilham için okumaya ihtiyacım var. Hayatımın bu saatten sonrası bir macera bir hikaye olarak devam edecek. Çünkü yabancı şehre geldi ve gidiyor. Kendime dair; Birinin haklılığına çok çabuk karar veriyorum. Daha geç karar vermeli ve soğuk kanlı olmalıyım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaratılışın Sırrı Teorisi

 

Tenezzülat-ı ilâhî/Yaratıcı’nın Yarattıklarıyla İletişimi