Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Üslub Teorisi (Genişletilmiş, Düz Anlatım)

Bediüzzaman Said Nursi Kur'an'ı anlattığı sözler kitabının 25.Söz bölümünde dikkat çekici bir karşılaştırma yapar. Adeta burada bir yol haritası olarak ortaya koyduğu teşhisler, sanat camiasında verilen ürünler incelendikçe doğruluğunu ispatlar. Çünkü edeb ve belâğat, tesir-i üslûp itibarıyla ya hüzün verir, ya neş'e verir. Söylenilen söz yada anlam içeren kitap, müzik, resim, film her ne varsa üslubunun etkisiyle insanda iki duygu uyandırır. Bunlarda biri hüzün diğeri ise neşedir. Hüzün ise iki kısımdır: Ya fakdü'l-ahbaptan gelir, yani ahbapsızlıktan, sahipsizlikten gelen karanlıklı bir hüzündür ki, dalâlet-âlûd, tabiatperest, gaflet-pîşe olan medeniyetin edebiyatının verdiği hüzündür. Hüzün ise sebebi itibariyle yine ikiye ayrılır. Bunlardan ilki; dost sahibi olamamaktan gelen hüzündür. Bu hüznün kaynağı inkar ve gaflet içinde yaşayan medeniyettir. Yani modernite veya postmodernite. İkinci hüzün firaku'l-ahbaptan gelir; yani ahbap var, firakında müştakane bir hüzü

Üslub Teorisi

 

Yaşam Teorisi

Kendi Dağını Aşamayanlar

Modernizmle savaşmak müslümanlar olarak öfkemizi azaltsa da, bu azaltmadan başka ne değeri var?  Eleştiri makamı yenilmişlerin ve ezilmişlerin aşağılık psikolojisini yaşadığı bir makam değil midir? Bizler ise dünyanın biricik yapıcıları olarak eleştiri kültürünün bir şey kazandırmadığını bilip yapıcı kültürün taşlarını gediğine koymalıyız. Bizler, yani bu dünyanın yaşanılası bir yer olduğunu iddia edenler; bu dünyayı yok etmeye çalışanlarla, kuru muhalefet meclislerinin oyuncuları olmanın aksine kendi meclisinin kurucu iktidarı olmalıyız.  Popüler tembel kültürün dili olan isyan dili günlük hayatta yaşamın anlamını anladığını iddia eden bireylerin dili olamaz. Entelektüel anlamda yaşanılan modernizm eleştirileri de sokaklarda yaşam isyanının bir tezahürü malasef.  Yapıcı olmaktan farklı olan bu yapı işgal ettiği yerin karşısında durup bir sufinin kalbini arındırması misalli bizler de halk olarak dilimizi, aydınlar olarak zihnimizi arındırmalıyız. 

Neyi Bilmediğim İçin Konuşmuyorum?

Erkek olduğum için kadınların deneyimleri ve yaşantılarına etki oluşturan şeyler hakkında konuşmuyorum.  Bekar olduğum için, iki kişi birbirine nasıl tahammül ederek kırmadan ve kavga etmeden yaşar, bir anne baba değil iki anne baba nasıl razı edilir bilmediğim için evlilik hakkında konuşmuyorum. Çocuğum olmadığı için bir çocukla sıkılmadan saatlerce vakit geçirip, en basit şeyleri bile ona öğretmenin ne olduğunu bilmediğim için çocuklar hakkında konuşmuyorum. Okumadığım için bir kitabın onlarca sayfada anlattığını bir cümlede anlayamacağım ve bilemeyeceğim için kitaplar hakkında konuşmuyorum.  Tanımadığım için bir kişi hakkında bin tane güzel hasleti varken bir kötü hasletine rastlayan birinden duyduğum için tanımadığım biri hakkında konuşmuyorum.  Çünkü bilemeyiz. Evet, mutlak bilgi hakimi olmadan yargılayamayız. Kimin hangi şartlar altında hangi tercihler yaptığını anlayamayız. Çünkü birilerinin rahatlığı birilerinin derdidir çoğu zaman. Bizler sadece, mutlak hakimiyet sahibinin yar

bereket, tevekkül ve sabır

insan zihninin de bir bereketi olmalı. boşda olsa bereketli bir zihin; iyiye değil hayırlıya talepkar güzele değil hayırlıya müştak menfaate değil hayırlıya istekli mantıklıya değil hayırlıya zorunlu bereket diyorum ya kimi zaman iman kimi zaman ümit yeisyab iretilerle döşenmiş gözlerime bir sürme isyanın damlaları akıtır ancak riskin bir kurşun olduğu zamanlar silahım tevekküldür arkadaşlarım ise  hala hayrın formülasyonu peşinde oysa matematik kitaplarında ne arar hür irade ne arar emir ve peygamber konuşmak, susmaktan kötüyse  buna nasıl sabredilir bereketsiz bir tevekkülün sabrı ne de azdır